Birçok faydasından bahsedilen incir ağacı elma şeftali gibi ağaçlardan farklı olarak çiçek açmayan armut şeklinde bir kozanın içinde çiçekleri açan daha sonra olgunlaşıp yediğimiz meyvelere dönüşen incir ağacının tarihteki yerinden bahsedeceğiz yazımızda.
Çok sayıda dinsel ve folklorik söylenceye konu olan incir ağacı, hem tarihe tanıklık etmiş hem de onu biçimlendirmiştir. Peki incir geleceğimizi nasıl zenginleştirebilir?
Yeryüzünde 750’den fazla incir türü olduğu söyleniyor. İnsanın hayal gücünü bu kadar etkileyen başka bir bitki olmamıştır. Her dinde kendinden söz ettirmiş, kralları, kraliçeleri, bilim insanlarını, askerleri etkisi altına almıştır.
İncir ağacı insanın evriminde ve medeniyetin doğuşunda da rol oynamıştır. Bu ağaçlar hem tarihe tanıklık etmiş, hem de onu biçimlendirmiştir. Eğer bu ağaçlara doğru yaklaşırsak geleceğimizi zenginleştirebiliriz de.
Çiçek açan birçok bitki çiçeklerini sergiler, ama Latince adıyla Ficus olarak bilinen incir bitkisinde çiçekler içi boş meyvelerin içinde saklıdır. Ayrıca birçok bitkinin kökleri yer altına inerken bazı incir türlerinde kökler yer üstünde büyür.
Banyan adıyla da bilinen Hint inciri ağacı çok büyük boyutlara ulaşabilir.
Florida inciri ya da strangler inciri olarak bilinen ağacın tohumları kuşlar ve memeli hayvanlar yoluyla diğer ağaçların tepesine düşer ve orada bol ışıkla büyüme olanağı bulur. Bu sırada üzerinde büyüdüğü ağaçtan aşağıya sarkan kökler uzatarak toprağa ulaşır. Bu kökler geliştikçe ana ağacı tümüyle sararak ölümüne bile yol açabilir.
Ficus religiosa adıyla bilinen incir türü iki bin yıldan fazladır Budistlerin ve Hinduların ibadetinde yer alıyor. Hindistan’daki İndus Vadisi medeniyetleri binlerce yıldır efsane ve söylencelerinde, resimlerinde bu bitkiye yer veriyor.
Asya’nın tropik ve tropik altı bölgelerinde gelişen kültürler incir ağacını iktidar sembolü ve ibadet yeri olarak gördü. Bunlar arasında banyan adıyla da bilinen Hint incirinin önemli bir yeri vardır. Yaradılış hikayeleriyle, folklor ve doğurganlık çağına ulaşmakla ilişkilendirilen bu ağaç o kadar büyüktür ki uzaktan küçük bir ormanı andırabilir.
Her incir türünün döllenmesini sağlayan kendine özgü bir yaban arısı vardır. Bu ortaklık 80 milyon yıl önce gelişmeye başlamıştır. İncir ağacı bu arıların beslenmesi için meyve verir, arılar ise onların çoğalmasını sağlar.
İncir ağacı diğer bütün bitkilerden daha fazla yabanıl hayatı besler. Yeryüzünde 1200 canlı türü incirle beslenir. Bunlar arasında kuşların onda biri, meyve yarasaları, primatlar da vardır. Bu canlılar incirle beslenirken tohumlarının dağılmasına da yardımcı olur. Ekolojistler bu nedenle inciri “temel kaynak” olarak görür. İncir ortadan kalksa diğer her şey de çöker.
İncirin yıl boyunca meyve vermesi atalarımızın hayatta kalması açısından da büyük önem taşımıştır.
Enerji yüklü bu meyve insanın beyninin büyümesine katkıda bulunmuş olabilir. Öyle ki bazıları insan elinin incirin olgununu bulup toplayacak tarzda evrildiğine inanıyor. İncir ağacı binlerce yıl önce insanın ilk dikip yetiştirdiği bitkiler arasındadır.
Eski Mısır’da firavunların mezarına başka şeylerin yanı sıra kuru incir de konurdu.
Mısır tanrıçası Hathor bir incir ağacından çıkarak firavunun ölüm sonrası yaşantısı için hazırlık yapıyor.
Türkiye civarında yetişen siyah incir (Ficus carica) birçok eski medeniyet için önemli bir besin oldu. Sümer kralı Urukagina 5000 yıl önce incirden söz etmiştir. Kral II. Nebukadnezar Babil’deki asma bahçelere incir ağaçları ektirmiştir. İsrail’in Kral Süleyman’ı şarkılarda övgü dizmiştir incire. Antik Yunan ve Romalılar ise inciri cennetten gönderilen meyve olarak görmüştür.
İncir sadece tatlı ve lezzetli değil, vitamin, mineral ve lifle dolu bir meyvedir. İncil’de incirin iyileştirici özelliğinden söz edilir. Tarih boyunca bu ağacın sadece meyvesi değil, kabuğu, yaprakları, kökleri ve reçinesi ilaç olarak kullanılmıştır.
Şempanzelerin de yabani incir ağacının kabuğunu ve yapraklarını ilaç niyetine yediği görülür. Araştırmalar bunların bakteri, parazit ve tümöre karşı etkili olduğunu gösteriyor.
İncir ağaçları sadece medeniyetlerin oluşmasına katkıda bulunmamış, onların yıkıntılarını da saklamıştır. Tıpkı Hindistan’da kuraklık nedeniyle çöken Indus Vadisi medeniyetlerini sakladığı gibi. Guatemala’daki Maya piramitlerini, Kamboçya’daki Khmer tapınaklarını saklayan da onlardır.
İncir önemli vitamin ve minerallerin yanı sıra çok miktarda lif içerir.
Terk edilen yapıları incir ağaçları istila etmiş, her taşın çatlağında tohumları filizlenmiş ve büyüyen kökleriyle duvarları ve temelleri yıkmıştır. Meyveleri başka hayvanları ve başka tohumları da o bölgeye taşımış, böylece orman yeniden hakim olmuştur.
Yanardağ bölgelerinde de benzer şeyler yaşanır. Kurumuş lavların arasından önce incir ağaçları yetişir ve diğer bitkilerin yetişmesinin önünü açar. Bilim insanları ağaçtan arındırma nedeniyle yok olan orman bölgelerinde ormanın yeniden gelişmesini hızlandırmak için önce incir ağaçları dikiyor.
Bütün bunlar iklim değişikliğinin etkileri bakımından incir ağacının gelecek için umut vaat ettiğini gösteriyor.
Ayrıca incir ağaçları aşırı iklim koşullarına adapte olmamıza da yardımcı olur. Hindistan’ın kuzeyinde bu ağaçların nehir kenarlarında büyüyen kökleri köprü yapımında kullanılarak muson yağmurları döneminde insanları korur. Etiyopya’da ise kuraklık zamanı ekili araziye gölge yaparak çiftçilere yardımcı olur.
Hindistan’da muson yağmurları döneminde incir köklerinden yapılan köprüler kullanılır.
Bu iki yöntem iklim değişikliğinin yarattığı sorunlara uyarlanarak biyoçeşitliliği korumada ve insana yardımcı olmada etkili olmaya devam edebilir.
Yeryüzünde birçok kültür ve inanç incir ağacını kesmeyi yasaklamıştır. Fakat bu inançlar yavaş yavaş unutulmaya yüz tutuyor. Bunları canlandırmak işimizi kolaylaştıracaktır.
80 milyon yıldır yeryüzünde var olan incirin tarihi, insandan çok daha eskidir. Bu ağacı gelecekle ilgili planlarımıza dahil edersek geleceğimizi de güvence altına almış oluruz.
kaynak: https://www.bbc.com/turkce/vert-earth-38680161