Ham meyve neden acıdır?
…..
Gökhan Özcan
Düşüncelerimizin, kanaatlerimizin, yargılarımızın bize ait olduğundan nasıl bu kadar emin olabiliyoruz. İç dünyalarımızın kapı ve pencereleri ardına kadar açık oysa; her türlü dış cereyana, yabancı etkiye karşı savunmasız bir haldeyiz. Sağlam bir idrakin rahatlıkla farkına varabileceği ve dolayısıyla tedbir alabileceği savrulmaları, biz güncel meselelerin getirdiği günlük olağan konum alışlar gibi görüyor ve değerlendiriyoruz.
Bu bizi hem zeminsiz, hem tarifsiz bırakıyor. Bugün karşısında olduğumuz şeyin yarın yanında, bugün yakınında olduğumuz şeyin bir sonraki gün uzağında olabiliyoruz rahatlıkla ve her şeyi anlamsızlaştıran bütün bu çelişkili hallerimize karşılık adımız, kimliğimiz, iddiamız nasıl oluyorsa sabit kalıyor, hiç değişmiyor.
Bu acıklı manzara, bu idrak körelmesi, bu zihniyet uyuşması, akleden bir kalbin elbette hiç gecikmeden farkedebileceği bir şey olurdu. Eğer biz kendimizden, fikirlerimizden, kanaatlerimizden, yargılarımızdan bu kadar emin olmasaydık! İdrak sahiplerinin ‘gaflet’ dedikleri şey bundan başka ne ki?
“Bu ne saçmalık! Senin aklın başında mı?” diye sordular. “Evet aklım başımda ve bu yüzden saçmalıyorum!” dedi bağırarak.
Yolunuzu her şaşırdığınızda geriye dönüp bakın; orada her zaman aklınızın sizi ikna eden bir izahatı bulunduğunu göreceksiniz!
Eşeğinin yularını sağlam tutarsan peşinden gittiğin her yere gelir; tutmaz da kaçırırsan sen eşeğinin peşinde koşar durursun!
“İslâm akıl dinî değildir, akıl inşâ eden bir dindir, çünkü akıl inşâ edilen bir organdır. İmam Gazalî diyor ki; ‘Aklın görebilmesi için ışığa ihtiyaç vardır.’ Akıl kendi karanlığını aşamaz. Siz bir şeyi üretirken aklın düşünceyi üretmesi için temel aldığı şey ne ise aslında o da imanınızın bir parçasıdır…..İslâm’ın akıldan kastettiği kalptir. Vahiy, Peygamberin kalbine indirilmedi mi? Bizim akıl kavramımız Batılı anlamdaki ‘rasyo’nun karşılığı değil; tabiî ki bütün bu akıl kavrayışlarımız modernliğin aklı kavrayışının bir ifadesidir. Ben bunlardan kurtulmamız gerektiği kanaatini taşıyorum. Kurtulmadan sâhih bir şekilde, İslâm’ın muradına uygun bir şekilde ne dünyaya bakabiliriz ne de Müslümanca düşünebiliriz”
Malûm, delilere ehliyet vermiyorlar; buna bakıp sanma ki her akıllı ehliyet sahibidir.
Ham meyve neden acıdır; çünkü hakkınca güneşi görmemiş, henüz olmamış, olgunlaşamamıştır.
“Bu konuda yanıldığımı hiç sanmıyorum!” dedi yan masadakilerden biri. “Sanmak ya da sanmamak, bütün yanılgıların ilk basamağı!” diye geçirdi içinden yan masadaki.
Geçirdiği her günü bembeyaz bir kağıda alelacele karalanmış bir yazı gibi görüyor, her gecenin sonunda oturup bütün dikkatiyle o yazıyı tashih ediyordu.
“Akıl, canla anlayış elde etmiştir, canla aydınlanmıştır; artık can nasıl olurda aklın buyruğuna girer. Can akla tesir eder de, o yüzden akıl, bir karara varır” buyuruyor Hazreti Mevlânâ, Mesnevî’sinde.
Mecbur kalıp kurduğu her cümlenin sonuna, içinden bir ‘estağfirullah’ ekleyen insanlar da var.
“Hakikat sağanak yağmur olup yağsa” dedi meczup, “bak bakalım düşer mi tek bir damlası gaflet kovasına!”
Öykü ve deneme alanında eserler veren Gökhan Özcan’ın diğer yazılarına sitemizden ulaşabilirsiniz.
Kaynak:https://www.yenisafak.com